
Anadolu’nun işgal edildiği dönemde Sakarya’da büyük bir umut ışığı yanmış ve başkomutan seçmiş meclis Mustafa Kemal’i. Ankara garındaki direksiyon binasından yönetiyor Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk. Çıkıp cepheye gidecek. O gece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir kararnameyi istetiyor. Diyor ki şunu imzalayıp öyle gideyim. İmzalıyor ve gidiyor. Sonrası işte Büyük Taarruz, Cumhuriyet .. Gidiyor. Peki ortada hiçbir şey yokken, ilk umut ışığı yanmışken, meclisten getirtip imzaladığı kararname nedir biliyor musun? Ankara’da bir Etnografya Müzesi kurulsun. Ortada hiçbir şey yok. Daha başarılmış bir şey yok. Ama Mustafa Kemal Atatürk müze kurmayı düşünüyor. Şimdi anlaşıldı mı müzelerin toplumdaki değeri ve önemi nedir? Cumhuriyetle beraber Osman Hamdi Bey’in yaptığı çalışmalar tespit ediliyor. Mehmet Büyük Paşa’nın ilk bildirgesi olan Mecma-i Fünun’da Osman Hamdi Bey’den önce yazdığı yazılar var onları biliyoruz. Yine Abdülmecid döneminde Topkapı Sarayı Bahçesi’nde bulunan Aya İrini Kilisesi’nin silah müzesi yapıldığını biliyoruz. Çünkü tüm bu damlalar gerçek anlamıyla Cumuriyetle bir göle dönüşüyor. Müzeciliğe verdiği değerle, çünkü müzeler toplumların hafızasıdır. Bilgiyi köy enstitüleriyle köydeki kırsal kesimlere götürmeyi düşünen cumhuriyetçi kültür politikarında müzecilik elbette ki çok önemliydi. Fakat bizde ne yazık ki kapital sermaye pek uzak duruyordu müzeciliğe. Devlet bunun da yolunu buldu dedi ki vakıf kurun, vakıf hizmeti olarak müzecilik yapın, vakıf adı altında sanat eserleri alın bu yolda harcayacağınız parayı bana vereceğiniz vergilerden düşeceğiz. Bu çok doğru bir yol. Yani kapitali, sermayeyi müzeciliğe çekmek için çok doğru bir yol ve çok güzel müzeler kuruldu bu yolla ülkemizde. Eczacıbaşı’nın çalışmaları var, Sabancı’nın çalışmaları var. Müthiş. İyi de Türkiye’ye yeni bir müze kazandırmak için holding sahibi mi olmak gerekiyor. Benim gibi olanlar ne yapacak. Dünyada özel müzecilik aldı başını gidiyor. Neden? Çünkü kar etmek amacıyla kurulmayan şirketler statüsü var, işte o benim. Tabi ki harcamam var, masrafım var. Para harcıyorsun, bir kapital gerekiyor, bunu yadsımıyorum. Ama benim gibi konumda olanlar ne olacak. Bana diyorlar ki Sunay sen de bir vakıf kur, arkamda ekonomik gelirim olsa kuracağım. Ama yok, sadece bir yazarım, bir şairim, benim gibileri bu konuda ayakta tutmak için kar etmek amacıyla kurulmayan şirketler diye bir statü var, Türkiye‘ye daha bunu kabul ettiremedim. Müzeciliğimizin geleceğinden söz etmek için önce bu engellerin aşılması gerek. İşte beni düşündüren bu. Ama bir taşı delen suyun gücü değildir, damlaların sürekliliğidir, ben vazgeçmeyeceğim. Benim için artık bu yoldan dönüş yok. Ne yapılması gerektiğini, müzeciliğin nasıl gelişmesi gerektiğini çok iyi biliyorum.
Umutsuzluk yok. Bunun için Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle başladım. Bir ülkenin zenginliği hisse senetleri değil, hissi senetleridir. Bizi bir arada tutan bizi biz yapan Mustafa Kemal Atatürk ‘ün bu müthiş dehasıdır. Cesarete bak. Diyorsun ki Ankara’ya Etnografya müzesi kuralım. Bir de diyor ki o kararnamede, tarihi Ankara evlerini koruma altına alalım. Ankara işgal altında. Köyler yıkılıyor. Tarihi korumayı düşünüyor. Şu insana layık olabilmek yeterli benim için.
Kaynak: ÇAMLIBEL VAKFI