
Cumhuriyetin heyecanı tüm Türkiye’yi sarmış ve yüz yıl öncesine bir nebze de olsa götürmüş gibi bir hava hakim . O zamandan bu zaman birçok olay vuku bulmuş, nice olaylar yaşanmış ama Mustafa Kemal Atatürk’ün “ En büyük eserim.” Dediği Cumhuriyet ilelebet payidar kalmıştır. En büyük eserini ise bağımsızlık uğruna canlarını ortaya koyacağından şüphesi dahi olmadığı bu vatanın evlatlarından almış ve bağımsızlık mücadelesini evlatları ile kenetlenerek başlatmıştır. 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkmadan önce sarı komutanın kafasında zaten Kuvâ-yı Milliye etkin kılınmıştı. Bunu nasıl mı anlıyoruz? Hemen anlatmaya çalışayım…
Filistin’deki İngiliz taarruzunu, esir düşen bir İngiliz komutanın sorgusunda anlamıştı. Mustafa Kemal’de çadırdaydı ve uykuya dalmış gibi duruyordu ama aslında İngiliz komutanın sorgusunu dinliyordu ve taarruzun olacağını anlamıştı. Komutan çadırdan çıkartıldıktan sonra hemen yerinden fırladı bütün komutanlara taarruzun olacağının haberini verdi. Liman Paşa bu haberi duyunca “ Bu Kemal de nerden çıkartıyor böyle şeyleri!” Diyerek ciddiye almamıştı. İngiliz taarruzu gerçekleşince Liman Paşa’nın sigarası küllükte yanmış ve sigaranın külü bozulmamıştı. Bu son anda kaçtığının açık bir göstergesiydi. Kemal Paşa vuruşa vuruşa orduyu Hatay’a getirmişti.
Mondros Mütarekesi Osmanlı İmparatorluğu adına Bahriye Nazırı Rauf Bey tarafından, Limni adasının Mondros Limanı’nda demirli Agamemnon zırhlısında 30 Ekim 1918 akşamı imzalanmıştır. Anlaşmanın beşinci maddesine göre Osmanlı ordusunun bir kısmı terhis edilecek ve geri kalanı da itilaf devletlerinin denetimine bırakılacaktı. Hükümet bu emir Kemal Paşa’ya iletilince kendisi “Bu emri yerine getirmem mümkün değil zira bu emri yerine getirmek için yaradılışım müsait değil. İvedilikle orduyu teslim edebileceğim şerefli bir Osmanlı subayının adının tarafıma bildirilmesini arz ederim.” Şeklinde cevap vermiştir. Bunun ardından hemen İstanbul’a çağırılmıştı. Yola çıkarken Nihat Paşa’yı yanına çağırdı ve paşaya “Ordunun yarısını Ulukışla’ya yürüt işgalcilere ordunun tamamını teslim etme. Sonra da ordan da Ankara’ya yürüt çünkü vereceğimiz Milli Mücadele’nin temeli Ankara’da olacak.” İşte Kemal Paşa’nın kafasında Milli Mücadele Samsun’a çıkmadan başlamıştı zaten Samsun’a çıkış ise Kemal Paşa’nın aklındakileri uygulayabileceği ortamın oluştuğu, Milli Mücadele’nin ilk kurşunuydu.
22 Mayıs’ta ise görevi olan Samsun’daki ‘’aslında hiç yaşanmamış’’ olayları çözme vazifesini ise 3 günde çözmüştü. İngiliz komutana “Burada Türkler Rum köylerine baskın yapıyormuş böyle bir durumdan malumatınız var mı ?” Diye sorduğunda İngiliz komutan böyle bir olayın yaşanmadığını söyleyince hemen kendisine
“ O zaman şu kağıdı imzalar mısınız ?” Diyerek İtilâf Devletleri’nin Karadeniz’i işgal etmelerine fırsat vermeden keskin zekâsı ile 3 günde olayı çözmüştü. Olayı çözdüğü için İstanbul’a çağırıldı ve Samsun’da kalmak için bahaneye ihtiyacı vardı. Kemal Paşa da dağlarda eşkıyaların olduğunu söyleyerek kalama süresini uzatmıştı.
Sonra oradan Amasya’ya oradan da Erzurum’a geçmişti. Bu süreçte ordudan atılmıştı ve maaş alamadıkları için paraları kalmamıştı. Erzurum’a Zübeyde Hanım’ın zorluklarla biriktirdiği “ Lazım olur Mustafa.” Diyerek verdiği 800 lirayla gelebilmişlerdi. Erzurum’dan da Sivas’a emekli bir binbaşının bütün birikimi olan 900 lira ile gelebilmişlerdi. Burada Sivas Kongresi gerçekleşmiş, gereken kararlar alınmıştı.
Şimdi sırada Ankara’ya gidip Milli Mücadele’yi başlatmak kalmıştı ama paraları yoktu. Benzin bile alamıyorlardı sırada hiç beklenmedik bir gelişme oldu. Sivas Osmanlı Bankası Müdürü Oscar Scmitt’ten 1000 lira kredi alındı.
Ankara’ya arızalı olduğu için üstü kapanmayan arabalarla kışın o çetin şartlarında bin bir zorlukla gelebildiler.
İşte cumhuriyet yukarıda anlattığım olayların neticesinde çok zorlu şartlar altında gerçekleşti. Bugün dönüp baktığımız zaman gerçekleşen olayların içyüzünü tam olarak kavrayamadığımızın derin üzüntüsü içerisindeyim. Bu olaylara da şöyle kenarından köşesinden kelamımı esirgeyecek karakterde biri olmadığımdan sert bir dille eleştireceğim. Eğer ki Türk genci bu yaşanan zorlukları ve bu rejimin bizlere sunduğu son derece önemli hakları kavrayabilseydi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderinin fotoğrafını hayalarına sürüp dalga geçmezdi. Eğer gerçekten fark edebilseydik cumhuriyetin önemini bugün Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği gençlik, Atatürk’ün fotoğrafını yakıp “ Sevap sevap!” Diye gülüşmezdi.
Yine de “Bütün ümidim gençliktedir.” Diyen Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet, 3-5 kendini bilmez ile zarar görmeyecek kadar sağlam temeller ile kurulmuştur. Art niyetli her düşünceye ve karşısındaki her kim olursa olsun damarlarında taşıdığı asil kandan aldığı güçle vatanın harim-i ismetinde boğmaya gücü yeter de artar bile…
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun…
Cumhuriyet 100 yaşında…
YAZAR & REDAKTÖR VE YAYIN KOORDİNATÖRÜ UYGAR CEM BAL