
nsan, gerçek hayatın sınırlarını ancak kurmaca dünyalar oluşturarak aşabilir ve kendi hayat bütünlüğüne, var olma kaygısına direnç kazandırabilir. Bu direnç, nice kalem erbabının kendine has edebi bir bahçe oluşturmasına zemin hazırlamıştır. Bu çalışmada ele alacağım ve tanıtmaya çalışacağım eserin sahibi; okuma notlarını, araştırma ve inceleme bulgularını, edebi serencamını ve Türk edebiyatının bir bahçeye girilmişçesine birçok alanda kalem oynatmış yazarlarımızın köşelerde kalmış gizli güzelliklerini okuyucularına anlatma gayretindedir. Eser Prof. Dr. Turan Karataş’ın kaleminden dökülmüş olup, gençlik yıllarından bugüne değin yazdığı, mütalaa ettiği çalışmaları içermektedir. Kitap, Ocak 2022 yılında deneme türü bağlamında Muhit Yayınlarından çıkmıştır. Dört ana hat üzerine şekillenen çalışma sırasıyla; genel bakışlar, inceleme-araştırma, tenkit / tahlil ve değinilerden oluşmaktadır.
Genel bakışlarda roman türüne eğilim söz konusudur. Romanın sancılı meselelerine değinen yazar “Nasıl Roman İsterim?” başlığı altında romanın kalitesini, kalıcı ve okuyucuya edebi haz verecek değerlerini dile getirmiştir. Olay, kişi, anlatıcı tavrı, üslup odaklarında ele aldığı konuyu “romanı okuyup bitirdikten sonra dilimde bir tazelik, ruhumda muhayyel bir doygunluk olsun, dimağımda bir tat kalsın isterim” sözleriyle dile getirmiştir. Diğer meseleler ise “Çeviri Romanlar Meselesi, Seçki Kitaplardan Beklenenler ve En İyi Roman mı Dediniz?” başlıklarıdır. Her bir başlık hocamızın edebi ve akademik yolculuğunda karşılaştığı durumları örneklendirerek izahat ve öneriler sunmuştur.
Genel bakışların hemen ardından yazarın bir edebi serencam niteliği taşıyan, dili kullanma becerisini özellikle sergilediği ve yazarların köşelerde saklanmış gizlerini okuyucuya sunduğu in-celeme-araştırma yazıları gelmektedir. On yedi alt başlık altında toplanan çalışmalar roman, öykü-hikaye ve tiyatro türlerine değinmiştir. Her bir çalışmanın değeri ve rikkatle ele alınışı bu değerlendirmenin hacmini aşmaktadır. Bu sebep ile her konuya değinilmeyecek, roman-öykü-tiyatro merkezinde bir çalışma üzerinden genel örüntü tanıtılacaktır. Romanların büyülü, nice gizemli alt metinlerle dolup taştığı yadsınamaz bir durumdur. Yazar da bu meseleye odaklanıp, yazı makinası diye andığımız Ahmet Mithat Efendi’nin kaleme aldığı Karnaval romanını merkeze alarak insan manzaralarını ve hallerini okuyucuya sunmuştur. İncelemeyi ele alırken yazarı hace-i evvel (ilk öğretmen) sıfatıyla yad ederek eserdeki hikmet dolu meseleleri, ibret dolu dersleri aktarmıştır. Zıt kutupları çarpıştırıp (çalışkanlık-tembellik, eğitimli olmak- cahillik) iyiliğin ve güzel ahlakın her daim kazanacağı öğüdünü okuyucuya aktarmıştır. Öykü bağlamına gelecek olursak Türk öykücülüğünün mihenk taşları sayacağımız Ömer Seyfeddin, Refik Ha-lid Karay, Sait Faik Abasıyanık ve Mustafa Kutlu ele alınmıştır. Karataş, Refik Halid’in Memleket Hikayelerini odağa almış olup zaman-mekan-kişiler ve dil/üslup değerlendirmelerinde bulunmuştur. Refik Halid, bir mücevherat işçisi gibi edebi yönünü ön plana çıkarmış ve yazdığı eserleriyle toplumsal sorunları etkileyici bir üslupla okuyucuya aksettirmiştir. Birçok konuya değinmiş olan yazar, eserlerinde Karataş’ın sözleriyle “Kurguları ve neden-sonuç ilişkileri sağlam, olayların geçtiği çevrenin fotoğrafını gösterecek derecede güçlü ve olay örgüsü bakımından usta malı ürünler ortaya koymuştur” Ömer Sey-feddin’in mefkurelerle bezediği ve her hali sorgulamaya yöneltmiştir.
Üçüncü aşamada ise Karataş; sözlerin ve gizlerin büyüsüne kapıldığı ve etkilendiği eserlere edebi cerrah kalemiyle dokunduğu, yazarlık serüvenine başladığı andan itibaren mütalaalarını ve edebi birikimini ortaya koyduğu tenkit/tahlil kısmının varlığı söz konusudur. Yirmi değerlendirmeden oluşan bu kısım, birçok meseleye, esere ve yazara değinmiştir. Bu kısmın en dikkat çekici yanı ise edebiyat aleminde sessizliğe gömülmüş nice kaleme ses olma gayretidir. Bu duruma örnek olarak ilk kez bu çalışmada denk geldiğim; hikayeci Fahri Celal Göktulga’dır. Eserlerinde insanın hasletlerini ve tüm olumsuz yönlerini okuyucuya aktaran Göktulga, insanın eksikliklerini ve acizliklerini dile getirmiştir. Karataş bu kısımda; toplum, aile,birey, ahlak ve değerler üzerine görüşlerini dile getirmiştir. Sos-yo-psikolojik manzara diyebileceğimiz lezzeti veren Mitat Enç’in Uzun Çarşının Uluları eseri bir dönemden ve bir şehirden seçtiği ulusal ve yöresel insan furyasını işlemiştir. Bilhassa Antep bölgesini ele alan eser, insanı merkeze alarak toplumu oluşturan ana odağın rengarenk insan kimliklerinden oluştuğu düşüncesini gözler önüne sermiştir. Bölgeler demişken Türkistan’ın eşsiz kalemi Cengiz Aytmatov’a Elvada Gülsarı metniyle yer verilmiştir. Aytmatov romanını işlerken insanın belleğindeki teessür halini en derin şekliyle dile getirmiş ve duyguları okuyucuya işlemiştir. Bu kısımda iki farklı meselesiyle Ra-sim Özdenören yankısı dikkate değerdir. Karataş, Çok Sesli Bir Ölüm anlatısıyla, 50’li ve 60’lı yılların sosyal manzarasını tüm şeffaflığıyla dile getirmiştir. Çözülme metniyle de aile bağlarındaki yıpranmayı gözler önüne sermiştir.
Dördüncü ve son aşamada da değiniler üzerine duran Karataş, edebiyatımızın lezzet pınarlarından kesitler sunmuştur. Fü-ruzan, Ömer Ertuğrul, Kamil Yıldız gibi isimleri ele alarak okuyucularına yeni ufuklar aralamıştır.
Sonuç itibariyle gözlemleyebildiğim bazı nüanslar dikkate değerdir. Turan Karataş kalemi eline aldığı ilk andan bugüne değin yolculuğunu bu eseriyle derli toplu halde okuyucusuna emanet etmiştir. Dili kullanımı ve kelime seçimlerindeki ustalığı bir sözlük yazarı (Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü) olduğunu aşikar etmektedir. Karataş’ın edebiyat birikimini yansıttığı bu eser, okuyucusuna hiç duymadığı yazarları, romanları, öyküleri ve meseleleri tanıma fırsatı sunacaktır. Birçok türü ve eserin incelemesini bünyesinde barındıran bu kitap, okuyucuya yazarın edebi serencamını aktarabilir niteliktedir.
Tolga Aydın / ASBÜ Kütüphane Kitap Dergisi